DÜŞÜNÜYOR MUYUZ?
"Hiç düşünmez misin?" der tekrar tekrar…
Evet hiç düşünüyor muyuz acaba?
Peki, düşünmek nedir gerçekten?
"Çok düşündüm ama işin içinden çıkamadım." deriz.
"Sabaha kadar ağlaya ağlaya onu düşündüm." deyip düşündüğümüzü zannederiz.
Sonra ise "Şöyle olmalıydı." ya da "Hep bunun yüzünden." derken buluruz kendimizi.
O kadar düşündük ama yine bir sonuç elde edemedik gibi gelir.
Gerçekten düşünebildik mi ya da nasıl düşünürüz?
İnsan öğrenmek istediği veya merak ettiği şey hakkında kendine soru sorduğunda düşünmeye de başlar. Soru ile kendini düşünmeye davet eder ve içindeki sistemi çalıştırmaya başlar.
Yani zihnimizi, bilincimizi açık tutan şey soru sormaktan geçer.
Aslında zihnimiz bunu sürekli yapmakta. Arkadaşıma bakıp onun adını söylerken bile, zihnimde salisenin belki de bindi biri kadar kısa bir sürede "Bu kişi kim?", "Adı ne?" gibi sorular sorulup cevapları verilmekte. Sonra bu irdelemelerin sonuçları zihnimiz tarafından bize sunulmakta.
Zihnimiz bu işlemi o kadar kısa sürede gerçekleştiriyor ki otomatikleşmiş bir sistem gibi farkına dahi varamıyoruz.
Odamızdaki masamız, gittiğimiz yol, biricik çocuğumuz... Zihnimiz her gün bunlar için sürekli bir tanımlama yapmakta, gelen sorulara cevap vermekte.
Bir şeyi yeni öğrenirken de hep soruyla başlanır. Bu yüzden sorularımızın kalitesi öğrenmemizin kalitesini etkiler. Burada vereceğimiz cevaplar önemlidir. Çünkü hayatımızın geri kalanında vereceğimiz tüm tepkiler bu cevaplara bağlıdır.
Örneğin limon ile ilk tanışmamızda ona ekşi tanımını verdikten sonra artık hiç düşünmeden limon gördüğümüzde ekşi tepkisini vermekteyiz. Çünkü zihnimiz bu cevabı kodlamış bulunmakta.
Dolayısıyla kodlanmış cevaplarımız artık düşünce dünyamızın dışında otomatik cevaplar haline gelmektedir. Böylece düşünmeden cevap verebilir oluyoruz. ‘Limon ekşidir.’ diyoruz.
Peki, hayatımızda bazı sorulara yanlış cevaplar verdiysek ne olacak? Bu cevabı kodlayan zihnimiz artık o sorular geldiğinde hep o cevabı vererek yanlış tepki vermemize mi sebep olacak?
Örneğin sonradan taşındığımız o ev, mahalleyi sıkıcı bulduysak zihnimiz bu cevabı kodlayıp ne zaman orayı düşünsek veya civarından geçsek aynı sıkıcı duyguyu hissederiz.
Bazılarımız yağmurlu havalarda “ay içim sıkılıyor” der.
Pazartesi gününün birçok insan tarafından zor bir gün olarak adlandırılması da bu sebepten olabilir mi?
Bu hisler ya da düşünceler gerçeğe ne kadar yakın? Yani gerçekten de o mahalle, o ev ya da o gün o kadar sıkıcı mıydı?
İşte şimdi düşünmeye başlıyor insan.
Düşünce, bizi yaşadığımız olayların sonucunda oluşturduğumuz yanlış yargılarımızdan kurtaran şeydir aslında.
Yani düşününce insan doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini ayırt edebilir de oluyor.
Bunun için birazcık isteklerimizden ve duygularımızdan sıyrılmak yeterli.
O mahalleyi sıkıcı yapan diğer mahalledeki arkadaşlarımızın orada olmaması olabilir miydi?
Oysa orada da yine arkadaşlar edebilirdik.
Yağmurlu havayı kasvetli yapan, güneşli havalardaki gezmelerimiz, dışarı çıkabilmemiz olabilir miydi?
Oysa yağmurlu havada gezmenin tadı da bir başkadır.
Pazartesi’yi sevimsiz yapan hafta sonu tadına doyamadığımız tatilimizin hemen ertesi günü olması olabilir mi?
Evet, gerçekten de sorular doğru sorulduğunda cevaplar geliyordu. Düşününce, her şey aydınlanıyordu. Bunun için sadece biraz bilinç açıklığına ihtiyaç vardı.
Bilincimizin açıklığı için ise isteklerimizden biraz uzaklaşmamız gerekebilir.
O zaman bu nasıl mümkün olabilir?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.
&
YAHYA HAMURCU
Ne güzel anlatılmış ... Tebrikler🤍
YanıtlaSilHiç dusunmez misiniz?
YanıtlaSilBazen düşündüğümüzü zannediyoruz ama hakikaten düşünmek zor...
YanıtlaSilKaleminize sağlık🌹
YanıtlaSilDüşünebilmek insana verilmiş en önemli özelliği, kullanmayı unuttuğu !!!
YanıtlaSilDüşünebiliyor musun? Düşünmüyor ise kesinlikle hata yapıcak insan diye anlıyorum.👏👏👏👏
İnsanın düşüncelerini yönetebilme marifetinin olması müthiş bir şey..
YanıtlaSilBunun önemini vurgulamış olmanız ne kıymetli yüreğinize sağlık olsun.. ❤️
Bilinç açıcı bir yazı olmuş ellerinize sağlık :)
YanıtlaSilSorular geliyorsa cevap geliyorsa o zaman mesele doğru soruyu sormaktan geçiyor diyebilir miyiz?
YanıtlaSilİnsanın marifeti zihin yapısına bağlı diyebiliriz belki de. Kendini yönetebileceğini bilmek de ayrıca bir konfor
YanıtlaSilİsteklerimizi kontrol etmek, bilinç açıklığı için ilk adım.
YanıtlaSilFormül çok net aslında; isteği azaltılmış soru sormak. Ozaman doğru cevaplara ulaşabiliyoruz.
YanıtlaSilBu benim başıma nasıl gelir?
Ben bunu hakedecek ne yaptım?
Bunun gibiler o sorular değil 🙂
Düşüncenin kalitesi sorunun kalitesi ile ilişkili sanırım... Hatta yanlış soruyu düşünceyi kısırlaştırabiliyor bile sanki...
SilBilinç açıklığı, istek yönetimi ve düşünce muhteşem üçlü🌿 kaleminize sağlık keyifli bir yazı 🙂
YanıtlaSilÇok düşündürücü bir yazı olmuş, kaleminize sağlık…
YanıtlaSilDüşünmeye en çok ihtiyacımız olduğu bu dönemde karşımıza çikan çok kıymetli bir yazı olmuş, teşekürler🌷
YanıtlaSilNe kadar düşündürücü, güzel farklı bakış açısı katan bir yazı 🌸
YanıtlaSilDüşünce ile yanlış kodlarımıza ulaşmak...
YanıtlaSilOtomatikleşmiş yargılarımızı tekrar düşünmeye teşvik eden bir yazı ☺️
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık 🌸
Yanlışa doğru dediğimiz, güzel olana çirkin dediğimiz çok şey var belki de ve biz bunu hayatımızın sonuna kadar böyle götürebiliriz... İşte düşünce tam da burada bizi kurtarıyor... İnsan düşününce yanıldığı yargıları düzeltme fırsatı buluyor aslında
YanıtlaSilİnsan düşünmediğinde yıllardır kodladığı çoğu yanlışı fark edemiyor malesef. Oysa fark ettiğinde dünyan nasıl da değişiyor...
YanıtlaSilİnsan neyi düşüneceğini iyi bilmeli... Düşündüğün şey sana kapıları açıyor...
YanıtlaSil