ASALET Mİ? SEFALET Mİ?

 

Emrah işyerinde odasındaydı. Canı fena sıkılıyordu. Okul biteli birkaç ay olmuştu. Babasının zoru ile işe gelip giden biri olarak canı nasıl sıkılmasın ki. Tanerler Tekstil'in biricik varisi olarak işleri hemen öğrenmesi ve devralması bekleniyordu ama Emrah’ın iş güçle hiç ilgisi yoktu. Babasının zoru ile katlanmaya çalıştığı mesai biter bitmez arkadaşları ile eğlencelere atardı kendini. 

Bir an masasındaki, yeni gelen numune kumaşlara gözü takıldı. Özellikle siyah renk dikkatini çekti.

Gece davetlerinde insanların üzerinde taşıdığı, en çok tercih edilen renklerden biridir “siyah” 

Asaleti mi sefaleti mi temsil eder? 

Gecenin derinliklerinde yıldızlar parlarken nasıl da asil görünür. 

İnsanların üzerlerinden çıkartmak istemedikleri, kusurlarını örterken de ilk akla gelen renktir ve yakışır da giyenlere.



Siyah renk, cümlelerde de yerini almış.

Kalbin kararması, kara kara düşünmek, yüzünün simsiyah kesilmesi, kara yazılı olmak…

Peki ya beyaz renk nasıl anlatılır?

İnsan hayatında yeni başlangıçlar için “tertemiz bembeyaz bir sayfa”, der mesela. Beyazlık temizliği anımsatır ve yan yana anılır çoğunlukla. Beyaz bir gelecek, beyaz hayaller…

Peki, siyahın kötü yanı nasıldır?

Bir meyve mesela karardı mı yiyemeyiz, bir eşya karardı mı kullanmak istemeyiz.

Peki ya insanın kalbi kararırsa… O zaman ne yaparız?

Emrah son zamanlarda şikayet, eleştiri ve memnuniyetsiz tavırlar sergilemeye başlamıştı. Bu durum yakınındakileri üzmeye başlamış hatta aralarının da açılmasına sebep olmuştu. 

Hayatta karşılaştığı olaylarda genelde olumlu taraflara bakan Emrah gitmiş, yerine karamsar ve hayattan keyif alamayan biri gelmişti. Peki neden böyle olmuştu? 

Arkadaşlarıyla buluşuyor ve işten hiç bahsetmeden kafasını dağıtmaya çalışıyordu. Tatile gidip biraz iş ortamından uzaklaşıp kafasını toplamaya çalışıyordu. Alışveriş yapıp kendini mutlu etmeye çalışıyordu ama hiç de düşündüğü gibi olmuyordu. Her geçen gün daha fazla canı sıkılıyor ve imkanlarını boş yere harcıyordu. Bu durum onu daha da keyifsiz bir hale getirmişti. 

Davranışları mı kalbini karartmıştı yoksa kalbinin karalığı mı bu davranışları sergilemesine sebep olmuştu? 

Hayatına bu kadar eğlence katması onu asalete mi sefalete mi düşürmüştü? 

Emrah mutsuzdu. Tekrar eski günlerine nasıl dönecekti? Var mıydı bir yolu? 

“Neden mutlu olamıyorum? Eskiden bana zevk veren bu eylemler neden artık vermez oldu?” 

Oysa çocukken en büyük hayali babası ile birlikte çalışmaktı. Bir yerden başlamalıydı, eğlencelerle mutlu olamayacağını çok iyi anlamıştı. Emrah kolları sıvamaya karar vermişti.

“İşleri toparlayıp, şu hayatını düzeltene kadar sana eğlendirici yok Emrah!” Kendiyle yaptığı bu anlaşmada çok netti. Fazladan biraz çabayla toparlayabileceğine inanıyordu ve hemen planlamasını yaptı. 

Anlayamadığı bir şekilde çalışıyor olmak iyi hissettirmeye başlamıştı bile

Gün biterken içinden geçenler, “Evet Emrah gerçekten mutlusun…” oldu.

Kim bilebilirdi ki mutluluğun tükettiklerinde değil de ürettiklerinde olacağını. Bunu fark ettiğinde Emrah’ın kara geceleri gündüze dönmüştü. Artık siyahların yerini beyazlar almaya başlamıştı.


&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.

&

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi…
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"

YAHYA HAMURCU

&



&




Yorumlar

  1. İnsan gerçekten de tükettikçe mutsuz oluyor, mutsuz oldukça daha çok tüketiyor. Bataklık gibi resmen. Hiç zıddını yapmak ise aklına gelmiyor. Vermenin mutluluğu gibi ürettmek de insanı mutlu ediyor gerçekten ve ürettikçe de üretesi geliyor insanın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu bataklığın güzel gözükmesi ise ne kadar da üzücü

      Sil
  2. Mutluluğun üretimle alakalı olduğunu bilmek ne büyük konfor💐💐

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ve bunu bilmeyince insan çok başka yerlerde arıyor çözümü

      Sil
    2. Alışveriş yaptıktan sonra mutlu olacağımızı zannedip eve geldikten sonra tekrar aynı tatminsizlik hissi gibi...

      Sil
    3. Çünkü genelde bir şeye ulaşamayana kadar o şey için ölüp bitiyoruz ama ulaştığımızda " Eee bu mu yani?" oluyoruz. Neyi gösterir bu? Uğruna öldüğümüz şeyler hiç de o kadar kendimzi parçalayacağımız bir şey değilmiş.

      Sil
    4. Çünkü genelde bir şeye ulaşamayana kadar o şey için ölüp bitiyoruz ama ulaştığımızda " Eee bu mu yani?" oluyoruz. Neyi gösterir bu? Uğruna öldüğümüz şeyler hiç de o kadar kendimzi parçalayacağımız bir şey değilmiş.

      Sil
  3. İnsan bir seçim yaptığında neler değişiyor neler… yeter ki seçimlerimiz mutluluğa mayalansın

    YanıtlaSil
  4. İşleyen demir ışıldar... İnsan da çalıştıkça, ürettikçe ışıldıyor... Kendini işe yarara hissediyor. Üretmenin var oluşumuzu kuvvetlendirmek ile bir ilişkisi olmalı...

    YanıtlaSil
  5. Kaleminize sağlık..🌸

    YanıtlaSil
  6. Kaleminize sağlık 🌺

    YanıtlaSil
  7. Mutlu olmak için yaptıkları insanı gerçek mutluluktan uzaklaştırabiliyor

    YanıtlaSil
  8. Bedel ödemenin verdiği dayanılmaz hafiflik ☺️

    YanıtlaSil
  9. Mutluluk neydi gerçekten :) yolunun "bedel" den geçtiği kesin...

    YanıtlaSil
  10. Emeğinize sağlık. Çok güzel bir yazı…

    YanıtlaSil
  11. Keyif alarak anlattığımız şeyler de imkanın az olduğu, zorlandığımız anlar değil mi zaten

    YanıtlaSil
  12. Kaleminize sağlık.Çok güzel bir yazı🥰

    YanıtlaSil
  13. insan tüketmenin mutluluk getirdiğini sanıyor da daha fazlasını yapıp daha fazla mutsuz oluyor. içine gömüldüğümüz bir girdap gibi. ondan kurtulmanın tek yolu da işin ilmini bilebilmek. bu ilmi aktaranlardan Allah razı olsun

    YanıtlaSil
  14. Tükettikçe mutlu olma çabası...

    YanıtlaSil
  15. Eğlenmek için eğlendiricilere ihtiyacımız yok aslında...

    YanıtlaSil
  16. Niyet etmek ve yola koyulmak… 🪻

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİM KİMDİR?

PIRIL PIRIL BİR SEN(E)

ÇOK AMA AZ