HER ŞEY İÇİN ÇOK MU GEÇ?


Her zaman uyanmakta zorlandığı vakitte bugün ilk kez kendiliğinden gözlerini açmıştı Nilgün. Havaya baktı ve seher vaktinin güzelliğine gülümsedi. Aslında pek de gülümseyecek hali yoktu. Aylardan aralık değildi ama onun için epeyce uzun bir gece oldu. Yarısı uyumakla yarısı düşünmekle geçen bir gece…

Nilgün’ün sakin, dingin bir hayatı ve sevdiği bir işi vardı. Yaşadığı hayattan ve halinden memnundu. Ancak ailesi artık evlenmesi gerektiğini düşünüp bu konuda çok baskı yapıyordu. Aslında isteyeni de pek çoktu. Ama o biraz daha beklemek istiyordu. Kendince hedefleri olsa da bu baskılar altında bunalıyordu. Yine böyle bir zamanda bir teklif almıştı. 

Necati Bey, bakımlı, boylu poslu, iyi bir ailenin çocuğuydu. Referansı da sağlamdı. Nilgün de ısrarlara dayanamayıp tanışmayı kabul etti. Ve her görüşmede Necati’nin ihtiyaç görmesi, cömertliği ve doğru davranışları onun hoşuna gidiyordu.

En sonunda da evlilik teklifine “Evet” dedi. 



Fakat büyük bir sıkıntı vardı. Yaşanan ekonomik kriz nedeni ile iş akdi sonlanmıştı Necati’nin. Aile binasında Necati’nin babasının evinde oturulacak ve düğünlerini de Necati’nin babası Kenan amca yapacaktı.

Necati, çalışkan ve dürüst bir adamdı. Evinin, eşinin ihtiyaçlarını karşılayacağının işaretini de vermişti Nilgün’e. O da o yüzden evet demişti. Nilgün, düğün olmadan hemen önce o evde oturmanın gelecekte yol açabileceği sıkıntıları anlatmaya çalışsa da ne eşi ne kendi ailesi onu anlıyordu.  

Gelenek ve göreneklerine göre bu gayet normaldi ve böyle olmalıydı. Ama gerçek bu değildi. Nilgün de bunun farkındaydı. Başkasının emeklerinin üzerine oturmanın sıkıntı olacağını düşünüyordu. Çünkü yakın geçmişte mutsuzlukla biten arkadaşının evliliğinde benzer öyküler vardı. İnsanların jest olarak yaptıkları ikram, sürekliliğe döndüğünde onlar için artık bu bir mecburiyet olacaktı. Bu kural da değişmeyen kurallardandı. 

Çok geçmeden görmezden gelinen bu isteklerle evlendiler. Nilgün, etrafında olup biteni gözlemlemeyi, irdelemeyi ve değerlendirme yapmayı severdi. Bu ilişkileri için de geçerliydi. Eşi ile zaman içinde bu konuda da farklı düşünmeye başladılar. Necati, artık çok sorgulamıyor, “Akışına bırak, çok irdeleme.” diye çıkışıyordu Nilgün’e. 

Günler hızla akıp gidiyordu ve eşinin ailesinin kanatlarında yaşamalarıyla ilgili sorunlar, gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Evde bir musluk bozulsa Nilgün Necati’ye söylüyor, Necati babasına söylüyor ve Kenan amca da gelip yapıyordu. Yapmışken de evde görüp beğenmediği şeyleri Nilgün’e söylüyordu. Evin eksiklerini gideren Kenan amca eve daha fazla karışıyor, Necati de bir o kadar evde olup bitenle ilgilenmiyordu.

İş konusunda da Necati bir dikiş tutturamamaya başladı. Ya patronu suçluyor ya da “İş çok ağır.” diyerek sürekli iş değiştiriyordu. Bunu çok rahat yapıyordu. Çünkü ödemesi gereken bir kira yoktu ve her ay ihtiyaç duyulan erzaklar, babası tarafından alınıyordu. Kenan amca, Necati’den umduğunu bulamayınca ara ara söyleniyordu. Hatta bazen tartışıyorlardı çalışmadığı için. Tüm bunlar Nilgün’ü çok huzursuz ediyordu. İşte tam da öngörülen sahneler yaşanmaya başlamıştı. Nilgün, kâhin değildi ama öngörmüştü. 



İşte, bu olaylar gece gece Nilgün’ün zihnini meşgul ediyordu. Yaşananları düşünüyordu. Ve sabaha uyandığında “Her şey için çok mu geç?” diye düşündü. Bizim evliliğimiz de çözüme ulaşmayan onlarcası gibi problemlerin üzerini örtüp diş sıkarak mı devam edecekti? Yoksa diğerleri gibi boşanma ile mi bitecekti?

Nilgün, eşini seviyordu ve ona saygı duyuyordu. İlk başta tanıdığı Necati’yi kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyordu sadece. Peki neden kaybetmişti? Cevap belliydi. Necati’yi hayatına alarak başlamıştı her şey. Necati işsiz kalınca Nilgün’ün burada sergileyeceği dik duruş onun için zorlaşmıştı. Doğru tepkiyi nasıl vereceğini bilemiyordu. Necati’yi değiştiremeyeceği kesindi. Ama sadece kendi tepkilerini değiştirebilirdi.

Biliyordu ki akşamdan sabaha her şey düzelmeyecekti. Bunun için sabır gerekiyordu.

Düşünceler eşliğinde kahvaltı hazırlayan Nilgün, elindeki zeytin tabağını düşürdü ve tabağa bakıp hüzünlü bir tebessüm ile  ‘’Düşürdüğün tabaktan saçılan zeytinleri sabırla tek tek toplama zamanı Nilgün.’’ dedi kendi kendine.


 &

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar. 

&

Bir damla, bir damlanın önemidir bardağı taşıran...
Bir damlalar, bir damlalardır bardağı dolduran...
Hangi bardak bir damla ile dolar, diğer damlalar olmadan...
Hangi bardak taşar, damlalarla bir damla olmadan..

YAHYA HAMURCU

&


&

 KİM KİMDİR  

İLİŞKİLERDE USTALIK

BAŞARI PSİKOLOJİSİ


Yorumlar

  1. Peki ilk aşamada nasıl bir tepki vermeliydi zaten elinden geleni yapmış değil miydi?Daha net mi olunmalıydı.Nilgüne sorulan soru neydi?

    YanıtlaSil
  2. Ne kadar gerçek. Her yaşamdan bir kesit bulabiliyor insan kendinde. Ellerinize sağlık...

    YanıtlaSil
  3. Hiçbir şey için geç kalmış sayılmayız. İnsan kendi kendini elediğinde kaybediyor aslında. ama bunun için biraz da sabır gerek tabi

    YanıtlaSil
  4. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  5. İnsan ilişkinin kurallarına uymayınca herşey ne kadar da karmaşıklaşıyor...

    YanıtlaSil
  6. Umarım hayatımızda dağıttığımız ne varsa sabırla toplayabiliriz☺️

    YanıtlaSil
  7. Zamanında görmek, zamanında doğru tepkiyi verebilmek.. Zamanında “hayır”diyememek sonradan nelere mal oluyor :(

    YanıtlaSil
  8. Kaleminize sağlık..🌷

    YanıtlaSil
  9. Her ne olursa olsun, her zaman yapılacak şeyler var. Sadece biraz zaman alır o kadar.. Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  10. Ah o zeytinler için sabır kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  11. Çok güzel bir yazı. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  12. Bir hata yaptığımızda geri dönüş gözümüzde büyüdüğü için hayatı devam ettirip problemi büyütmeyi tercih ediyoruz. Neden ama biri mi gelip çözecek sanki
    bizim problemimizi?

    YanıtlaSil
  13. Elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  14. "Jest olarak yapılan ikramların zamanla zorunluluğu dönmesi" galiba bunu yaşamayan yoktur.

    YanıtlaSil
  15. İşaretleri yakalayıp doğru zamanda doğru tepkiler vermek ne kadar da önemliymiş...teşekkürler anlamlı yazınız için:)

    YanıtlaSil
  16. İnsan gerçeği bildiği halde taviz verince tekrar toparlamak için daha fazlası gerekiyor

    YanıtlaSil
  17. Necati ve Nılgun cifti benzer problemler kombinasyonuyla heryerde var aslinda...gucu, otoritesi elinden alinmis ya da bunları kendi rizasiyla devretmis insanlar... sonra bu durum hoşuna gitmis ve rahatlik tuzagina dusmus...
    Cozum illa ki var ama bunu dert edinen tarafta basliyor surec:)

    YanıtlaSil
  18. Emeklerimiz olmadan sahip olduğumuz şeyler bize ileride sıkıntı çıkarıyor gerçekten... Ne güzel örnek bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  19. İnsan kendine düşen görevi yapmadığında nasıl da sorunlar çıkıyor. Günümüzde de zaten çok görülen bir örnek...

    YanıtlaSil
  20. Ellerinize sağlık 🍁

    YanıtlaSil
  21. Hiçbir zaman geç değil

    YanıtlaSil
  22. Öngörü sahibi olabilmek ne büyük konfor. Başka insanların yaşantılarına bakınca anlıyor insan onun sebebini oluşturunca onun sonucunu da yaşayacağını
    Teşekkürler 🍃

    YanıtlaSil
  23. Nefes aldığımız sürece , hala zaman varsa. Hiç birşey için geç değil …
    Emeğinize sağlık 👏🏻

    YanıtlaSil
  24. Evlilik gibi, ticaret gibi, çocuk yetiştirmek gibi telaffisi zor olan şeyleri toparlamak çok zaman alıyor. Emek istiyor. Ama elimizde olana şükredip elimizden geleni yapmak için hiçbir zaman geç değildir. Elinize emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  25. Çözümün yine bizde olduğunu doğru tepkiler sebeplerle toparlanabileceğini bilmek ümit verici.

    YanıtlaSil
  26. Güner Tozkoparan7 Nisan 2024 18:56

    Hala hayattaysak geç değil demektir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİM KİMDİR?

PIRIL PIRIL BİR SEN(E)

ÇOK AMA AZ